21 Temmuz 2014 Pazartesi

Ben Senin Bildiğin Kızlardanım * Hakan Urgancı

     - Yatağındaki saçları topladın. Onunla yaptığı son maçları topladın. Sarkıttın onları kulenden, tek bir prenses girsin diye hayalindeki resme!


     - İnsan kaç bedenden sonra kendisine alışıyor? Kaç yenilgiden sonra direndiği hayatın akışına karışıyor?


     - Erkeklere onları çok arzuluyormuş gibi görünmeyi becerse de, adli tıp uzmanı taze ölüye karşı ne hissederse sadece o kadar heyecan duyuyordu erkeklere karşı.


     
- Kedileri insanların yerine koydu. Onlar güçlüydü, kimseye ihtiyaçları yoktu. Yalaka değildiler ve en önemlisi, arkadan konuşmuyorlardı.


     - "Birçok erkek, kadınların memeleri büyüdükçe zekalarının kıtlaştığını düşünür. Bense bunun tersini düşünüyorum. Kadınların memeleri büyüdükçe erkeklerin zekası kıtlaşıyor." Anita WISE


     - "
 Eğer bir kadın size kalbini verirse, (vücudunun) geri kalanından asla kurtulamazsınız." John VANBURG


     - Nihayetinde aşk, sonlu, bitimli bir heyecan dalgasıdır. Tüm dalgalar gibi gelir, sahile/size vurur, çalkalar, değiştirir, sizden koparabildiğini koparır (ki bu şarttır) ve geldiği yere döner. Sizden koptuğunu sandığınız şey, aslında asla sizin olmamış olan şeydir. Sizden alınanlar, heykeltraşın kayadan aldıklarıdır. Dünyaya bırakacağınız en büyük eser, aşk çekildikten sonra kalanların toplamıdır.


     - Henüz bir prensle karşılaşmadıysanız, bu sadece yeteri kadar kurbağa öpmediğiniz içindir. Yok, yaşam kurbağalar arasında geçip de son buluyorsa, gölün yüzeyindeki aksinize bir bakın ve itiraf edin: karşınızdaki görüntü bir prensese mi ait, yoksa bir kurbağaya mı?


     
- Murathan Mungan'ın da dediği gibi; "Doğada tüm canlılar dişine göre av seçer. Bir tek insan neslinin kadın cinsidir ki avına göre diş geliştirmeye çalışır. Doğa buna izin vermediği için dünya, yanlış avı ısırmaya çalışmış, hayal kırıklığına uğramış, dişleri eksik, yaralı kadınlarla doludur."


     - "Evlilik dediğin, kadına dırdır etme yetkisi, erkeğe de somurtma imtiyazı veren kutsal bağdır." Murat MENTEŞ


     
- Mevlana, kadın ve erkek ilişkileri arasındaki ilişkiyi şöyle açıklamıştır: "Erkek suya benzer, kadın ateşe! Gerçi ilk bakışta su, ateşten güçlüdür. Onu bir çırpıda boğar. Ancak eğer ateş araya bir aracı (kap) yerleştirebilirse o suyu fokur fokur kaynatıverir. İşte aynen bu örnekteki gibi sen de (erkeğe söylüyor) kadından güçlüsün. Ancak yine de ona mağlup olmaya mahkumsun. Zira onu istemektesin." (Cinsel istek aradaki ilk kap oluyor.)


     - Aşırı sorgulamak, kazmaktır. Hem de derin kazmaktır. Derin kazılan yerlerden - eğer şanslıysanız- cevher de çıkabilir, petrol de... ama umumiyetle ya kemik çıkar, ya pislik! Bu oranlarda bir riske hazırsanız, kazın durun!
   
      Şöyle hafifçe kazmak, tohum ekmek için, fide dikmek içindir. İlişki dediğin şey de nedir ki? Birlikte büyüteceğin bir tohum, bir fide değil midir? Birazcık sorgulayıp tatmin olur olmaz bırakırsan, sağlam bir ağacın temelini atarsın.

     Eğer çok kazarsan, amacın ölüyü defnetmektir. Bu ilişkiyi yaşatıp büyütelim mi, yoksa toprağa mı verelim? Çoğu kadının kendine asıl sorması gereken beş yüz milyonluk(!) final sorusu budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder