24 Aralık 2022 Cumartesi

Uzaklıklar, Eski Denizler * Fernando Pessoa

 



               I. HİÇ KOYUN GÜTMEDİM BEN 

Hiç koyun gütmedim ben,
ama onlara göz kulak olmuş gibiyim.
Ruhum bir çoban gibi,
Rüzgârı ve güneşi bilir,
Ve ele ele yürür Mevsim’lerle
Onları izlemek ve dinlemek için.
İnsansız Doğa’nın olanca dinginliği
Benimle yan yana oturmaya gelir.
Ama hüzün içindeyimdir ben,
İmgelemimizdeki günbatımı gibi,
Hani karşı ovanın dibine bir serinlik iner de
Pencereden içeri giren bir kelebek gibi
Gecenin geldiğini hissedersin. 

Ama huzur vericidir hüznüm,
Çünkü doğaldır, yerindedir,
Ruhun var olduğunu düşündüğünde,
Ellerin ne yaptığını düşünmeden 
Çiçek toplaması gibi 
Ruhun hissetmesi gereken bir duygudur bu.
Yolun dönemecinde
Çalan koyun çanları gibi 
Mutludur düşüncelerim.
Yalnız ben üzgünümdür
onların mutluluğunu bildiğim için.
  
Çünkü eğer ben bunu bilmeseydim,
Hem mutlu hem de üzgün olacaklarına,
Mutlu ve sevinçli olacaklardı.
Rüzgar hızlanıp yağmurun şiddetleneceğini 
                                                  haber verdiğinde nasılsa,
Düşünmek de tedirgin edicidir yağmurda yürümek gibi.
Tutkum ve isteklerim yok benim.
Şair olmak bir tutku değil benim için
Bu benim yalnız olma yolum.

Ve eğer zaman zaman hayalimde bir kuzu olmak
(Ya da bütün bir sürü olup bütün yamaca yayılmak
Ve aynı anda bir çok mutlu şey olmak) istiyorsam,
Gün batarken yazdıklarımı hissettiğim
Ya da ışığın üzerinden bir bulutun eli geçtiği
Ve otların üzerinden bir sessizlik akıp gittiği içindir bu.
Bir şiir yazmak için oturduğumda
Ya da caddelerde ve sokaklarda dolaşır,
Kafamdaki dizeleri kâğıda geçirirken
Bir çobanın değneğini hissederim elimde
Ve kendi gölgemi görür gibi olurum
Bir tepenin yamacında,
Sürümü dinler, düşüncelerimi seyrederken
Ya da düşüncelerimi dinler, sürümü seyrederken.
Söylenenleri anlamayan biri gibi
                                                  belli belirsiz gülümsüyor
Ve anlıyormuş gibi görünmeye çalışıyorumdur.

Beni okuyacak olan herkesi selamlıyorum
Geniş kenarlı şapkamı onlara eğerek
Beni kapının önünde gördüklerinde
Ve otobüs, tepenin doruğuna tırmanırken.
Onları selamlayıp Güneşli günler diliyorum,
Yağmur gerekiyorsa yağmur ve evlerinde,
Açık bir pencere önünde oturup
Şiirlerimi okuyacakları en sevdikleri koltuğu diliyorum.
Benim şiirlerimi okurken de,
Doğal biri olarak düşünsünler beni-
Söz gelimi, çocukken oyundan yorulduklarında
Gölgesine çöküp oturdukları ve sıcaktan
Terli alınlarını çizgili gömleklerinin
Yeniyle sildikleri yaşlı bir ağaç olarak.


 

     XLVIII. EVİMİN EN YÜKSEK PENCERESİNDEN 
Boyun eğiyorum ve neredeyse mutlu
                                                   Hissediyorum kendimi.
Neredeyse mutlu, üzgün olmaktan yorulmuş biri gibi.


 

     TANIMAYA BAŞLIYORUM KENDİMİ.
BEN YOKUM
Tanımaya başlıyorum kendimi. Ben yokum.
Olmak istediğimle başkalarının gözündeki
                                              ben arasındaki boşluğum ben.
Ya da o boşluğun yarısı, çünkü orada da hayat var…
Sonunda ben oyum işte…
Işığı söndür, kapıyı kapa, son ver koridorda
                                               terliklerini sürüklemeye.
Rahat bırak beni odamda tek başıma.
Aşağılık bir yer bu dünya.

 

     YAZGI KORKUTUYOR BENİ, LIDIA.
HİÇBİR ŞEY KESİN DEĞİL  
Yeğleriz bildiğimiz yetersiz hayatı
                  Yeniliğe, o uçuruma.