27 Ağustos 2017 Pazar

Kim Bağışlayacak Beni? * Birhan Keskin



     - Zokayı yutmuştum ben bir zaman
       ah dilim yaralı
       konuşamam.
                          Balık isimli şiir


     - Madem geldin, uğradın yanıma
       yaslan, kavruk gövdem bu.
       Yaşım kaç mı? Saymadım ki,
       ya da unuttum, bağışla.

       Bu: bir boşluk: içimde
       Yaşamak izi de denir,
       Sanki, nice kelebek tozu, içinde.
                             Zeytin Ağacı isimli şiirden alıntıdır


     - Geç benden, ben dururum, ben beklerim, geç benden,
       ama nereye geçersin benden ben bilemem.

       Dediler ki, olgun bir meyve var sabır perdesinin ardında,
       dünya sana sabrı öğretecek, olgun meyvenin tadını da.

       Dediler ki, şu ağaçlar gibi bekledin, şu ağaçlar gibi hayal,
       şu ağaçlar gibi kederli.

       Açıldım, kapandım, açıldım, kapandım, gördüm
       gelenler kadar gidenleri de,
       hani sabrın sonu, hani gamlı eşek, pervasız nar nerde,
       hani bahçe?

       Biri gelse.. biri görse.. biri gelmişti.. açmıştı.. durmuştu..
       duruyor hala bende.

       Kaç zamandır çınlıyor içimde bu boşluk, kim
       kıydı, bahçenin şen duluydu, karşımda duran dut?
       en çok onunla bakıştımdı, bir kere olsun dilegelsindi,
       çok istedimdi.

       Bana kalsa susardım daha, ama dilimdeki paslı kilit çözülür belki,
       sapaya kaçmış cümlem uğuldar, içimin kurtları kıpırdar diye
       gıcırdandım takatsız.

       Gördüm hepsini, gördüm hepsini, sabrın sonunu!
       biri gelse, biri görse, şimdi,
       rüzgar sallıyor beni…
                                 Kapı isimli şiir


       - Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
       Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim
       var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
       Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,
       geldikçe anlıyorum ki, biz,
       bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.

       Penguen,
       kim bağışlayacak beni?
       Çizdim senin beyaz ve narin yerini
       elimde unuttuğun ince metalle.
                                   Penguen isimli şiirden alıntıdır


     - anladım mana yok acıdan başka
       akşamın kör karanlığı vursun alnıma


     - Birbirini tamamlamak üzere varolanlar
       birbirini tamamlamıyor,

       kendime dökülüyorum,
       içime.


     - Ah Ingeborg,
       Ben kor yuttum.
       İçimdeki her şey yandı.
       İçimde yanacak bir şeyler daha
       var mıdır, Ingeborg?
       Daha fazla acı çekemem
       acı verecek yerlerimi o kor yuttu.
                                      İz isimli şiirden alıntıdır


     - Ruh kirlendi
       kalbimin kenarında atını durduranlar için
       akrep beslemekteyim.
                                      Kaktüs III isimli şiirden alıntıdır


     - İçime işleyen acıyı size değil
       bir suya bırakmayı ögrendim
       dal olmaktan vazgeçeli çok oldu
       bu yüzden ne bir ağacım var
       bana beden
       ne de çiçek açacak benden.
                                     Eksik Cinayetler V isimli şiirden alıntıdır


     - Aslında
       hazin bir öyküdür bu
       anlatmaya yakışmaz sesiniz
       yanımdaki bütün sandalyeler boş,
       alabilirsiniz.
                                     Delilirikler II isimli şiirden alıntıdır


     - Bilme, tanıma beni
       merdivenleri üçer beşer çıkmanın
       sevinci yok içimde.
                                    Apollon II isimli şiirden alıntıdır


     - Çocuk gökyüzü
       yel aralığı
       takılma
       yıkık surlarıma
       bir deniz yürür gider orada
       haydi, eyvallah.
                                 Aralıklar isimli şiirden alıntıdır

Herkes Herkesle Dostmuş Gibi * Barış Bıçakçı



     - Uzun süre kapalı kalan kapıyı açsan da fayda etmez, içerideki hava yer değiştirmeden öylece kalır.


     - Böyle takılıyordu işte aklına. Sanki aklının kancaları kopçaları filan var. Ya da aklına bir sürü ilik açılmış da her nasılsa, gelip düğümleniyor sorunlar. Uzun bir fermuarın dişleri gibi birbirine kenetleniyor kendisi ve şu dünyanın dertleri. Kalbine dikiş iğneleri, topluiğneler, tığlar gibi saplanıyor tasalar. Sanki bir makaranın...


     - İkisi iştahlı okuyuculardı. Neredeyse her gün yeni bir kahraman giriyordu hayatlarına. Bu iyi bir şey mi?


     - James Joyce kitapları


     - Jack London - Martin Eden


     - "Çiçek tarlası." demişti, "Sen bir çiçek tarlasısın. Üzerinde dolaşıp çiçeklerini eziyorum senin."


     - "Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç."


     - Oktay Rıfat kitapları




     - Geçmiş yaşantılarımı tekrar eden bir makineye dönüştüğümü ve artık ispat etmekten, göstermekten, kanıtlamaktan, beni güzel gösterecek aynalar aramaktan yorulduğumu belirten işaretler. Görüyorlar mı bütün bunları, anlıyorlar mı, diye dikkatle bakıyorum insanlara. Ama o kadar çoklar ki, onları insan olarak göremiyorum! Onlar da beni göremiyorlardır. Şehir böcekleriyiz biz.

Didem Madak * Grapon Kağıtları



     - Zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burada
       Ve çok ağır ilerliyor.
       Yüzümdeki çillerden başka
       İsyan eden biri yok hayatımda. 
                                              Annemle ilgili şeyler isimli şiirden alıntıdır.


     - Ben çekildiğim her fotoğrafta
       Defolu bir kelebek gibi çıkarım.
                                              Mutsuza kim bakacak? isimli şiirden alıntıdır.


     - Kalbim neden isli bir şehir?
       Kalbim! Neden ben?
       Bir tek aşk sözü söylememiş gibiyim.
                                              Enkaz kaldırma çalışmaları I isimli şiirden alıntıdır.


     - Acıklı sözler kraliçesiyim ben.
       Yağmur bir daktilo kız kadar hızlı
       Hızlı daha hızlı
       Fazla vaktim kalmadı
       Artık ifadem alınmalı.
       Asaletim de sizin olsun baylar, rezaletim de!
       Beni bir sutyen lastiği ile asın.
       İnanın kendimin
       "Yokluğunda çok kitap okudum"
       Bana birkaç hayati meseleyi ödünç ver kalbim
       Görüş günlerinde seninle konuşabilmem için.
       Kalbim neden ben?
       Sırf sevinesin diye seni bir kere bile
       Elinden tutup parka götürmedim.
                                               Enkaz kaldırma çalışmaları III şiiri


     - Dilerim sen pötikareli gömlekler gibi neşeli,
       İri dişli iki mısır koçanı kadar
       Mutlu ve yan yanasındır.
       Belki bir gün beni ziyarete gelirsin.
       Sana krem fıstıklı ekmek ikram ederim
       Artık çok mutlu olacağızlı ekmekler
       Süte ekmek doğrar ve
       Papara papara diye şarkı söyleriz.
       Sen ruhumun misafir odasında uyursun,
       Süt ve gözyaşı lekeli yumuşak yer yatağında.
                                                  Pollyanna'ya mektuplar II isimli şiirden alıntıdır.


     - Ah Pollyanna,
       İçimde sanki hep aynı şarkıyı çalan bir laterna:
       Cancağızım basma perdeme bir çiçek de sen olsaydın
       Kaçarken yangın merdivenlerine
       Keşke grapon kağıtları assaydın.
                                                  Pollyanna'ya mektuplar III isimli şiirden alıntıdır.

Lüsyen * Can Dündar



     - Hürriyet!
     Bardak dolusu içtiğim tehlikeli şarap...
     Şarap ne kadar kıymetli olursa olsun, kadehin dibinde bir tortu bırakır. Bu tortuyu karıştırmaktan sakın-mak lazım geldiğini anlayamayacak kadar gençtim.
     Daha tecrübeli olsaydım, icabına göre, bu içkiyi daha ihtiyatla içerdim. Şeffaf bir billura adeta dinî bir heyecanla boşaltır, uzun uzun parıltısına dalar, aşkla dudaklarıma götürmeden evvel güzel ıtrını doya doya koklardım.
     Bambaşka hareket ettim.
     Hakkımda hüküm vermeye kendini ehil sanan eski kafalıların fikrince kendimi serbestliğin havasına gözü kapalı kapıp koyuveriyor yahut fenalığın cazibesine yeniliyordum.
     Kendi halime bırakılmıştım.
     Hareket tarzımda serbest, her türlü baskı ve kontrolden kurtulmuş durumdaydım.


     - Bir vakitler yurtdışında içkiyi  fazla kaçırıp dağıttığında­ yanındaki  bir zat kendisine "Siz diplomatsınız, büyük adamsınız, şairsiniz. Bu yaptıklarınız yakışmaz," dediğin­de ne cevap vermişti:
     "Ben şu an bu saydıklarınızın hiçbiri değilim."
     "Ya nesiniz?"
     "Ben burada sadece sarhoşum."
     Evde de öyleydi işte.
     Bütün unvanlarından soyunmuş bir demkeş...


     - Hamid, bir sarhoşluk anında içkisini bir başka bağım­lılıkla açıkladı:
     "Ben her içişimde bir kadınla sevişirdim. Hayatımda yüz elli kadın sevdim. Tek kadınla yetinmem mümkün değildi" dedi ve sarhoşluğun cüretiyle ekledi:
     "Zaten içmesem evlenemezdim ki... Seninle evlenme­ye de yine böyle bir içki aleminden sonra karar vermedim mi?"


     - Her şey geçer, her şey şu veya bu şekilde yoluna konur... Ümidini kaybedenler fena askerlerdir, sabret, bekle...


     - Victor Hugo kitapları


     - Kadın eti her zaman lezizdir... fakat hazmı güç...


     - Yola çıkışların karışıklığından, tedirginliğinden hem nef­ret eder hem de buna bayılırdı.
     Gitmek, ona göre başka yerde olmak demekti. Bu başka yer ister evvelkinden iyi, ister daha beter olsun, önemi yoktu.
     "Başka" olsun da...
     Mühim olan, yenilikti...
     Evvelce görülmemiş şeylere açılmış kapı, harikalı yarın; onun gayet hoş ve derin bir surette söylediği gibi, var olma­dığı ve olamayacağı için büyük bir cazibe taşıyan yarın...Ebedi bakirliğin alameti olan hadise...


     - "Ben Makber ile Hacle'yi aynı zamanda, aynı odada, aynı masanın iki başında yazdım. Biri matemin şiiridir; öteki neş'enin..."
     Çelişkiyi, mahcup olunacak bir zaaf gibi değil, iftihar edilecek bir ganimet gibi taşıyordu ruhunda...
     Aynı masanın iki ucunda, bir hüznün bir neşenin mürekkebine dalıp çıkan kalemi, bu ikisinin  yoğrulduğu ruhunun mahsulüydü.


     - "Sevilenler katiyen kaybedilmez. Kayboldu sanılır sadece... Sevginin ebedi olduğunu bilmez misin? Mademki sefirlikten azledilmiş bulunuyorum, gönlünde seninkilerin sefiri olurum. Ba­ban, annen olurum, kardeşlerin, evin, bahçen olurum..."


     - "Yeter artık bu gözyaşları! Sen sevinç için yaratılmış­sın. Senin özün de bahardır, hikmetin de... Berrak gökyüzünden sağanak da geçer ama çok sürmez, sürmemeli..."


     - Kendisinden yüz çeviren mazisini gömüp kendisini çağıran istikbaline koştu.


     - Aslında bu andan itibaren şimdi olduğum kimse olmaya başlıyordum. Evvelki kimliğime bir yabancıya bakar gibi merakla bakıyor, evvelki ve sonraki varlıklarımın iki kız kar­deş oluşuna şaşıyordum.
     "İki kız kardeş" mi dedim? 
     "Bir olan iki varlık..."


     - Dorian Gray'in Portresi - Oscar Wilde


     - "Baştan çıkma ve azdırılma duygusundan kurtulmak için tek çıkar yol, ona boyun eğmektir."


     - Artık hayat için yetişir bunca infial,
     Dinlenmek isterim ki taab-dar-i mihnetim.
     Artık tehi vucut, tehi dil, tehi hayal,
     Dünyada şimdi ben dahi bir fazla sikletim. 

     (Artık hayat için yetişir bunca tutku ve güceniklik/ Dinlenmek isterim ki, mihnetten yorgunum./ Artık vücudum boş, gönlüm boş, hayalim boş,/ Dünyada şimdi ben de bir  fazla ağırlığım.)


     - Othello - William Shakespeare


     - Gitmek biraz ölmektir, geride bıraktıklarının nazarında ölü sayılmak...


     - Hakikaten iki şahsım ben i'tikadımca
     Biri hemşire mübeşşer, biri mükedderdir.

     (Gerçekten iki kişiyim ben inancımca/ Biri her zaman müjdeyle sevinen, biri kederli.)


     - "Sen asla kendinde bir başkasının gölgesine tahammül edemeyecek insansın."


     - "Aşk mı? Yolumuza dikilen bin engelden biri... Ya aşmak, ya civardan dolaşmak veya tahrip etmek lazım; veyahut da huzurunda kalmak ve yok olmak."


     - "Istırap, bir meyvedir; yediğiniz nispette yaşamış olacaksınız!"


     - "Men sabere zafere..."
     (Kim sabrederse zafere ulaşmıştır.)


     - Victor Hugo - Gülen Adam


     - Shakespeare - Othello


     - Dante Alighieri - İlahi Komedya


     - Bir devrin kapandığını, bir yenisinin açılmakta olduğunu görüyordu.
     Lakin ne kapananın yasını tutuyor, ne açılana dahil oluyordu.


     - Yüz kişiyle birlikte olsam da kendimi yalnız hissediyorum ve düşünüyorum:
     O burada olsa daha yalnız kalacağım.


     - Bana ahlak dersi verecek ve alkolün zararlarını sayıp dökeceğine kendin gel.
     Bilmediğin bir şey var:
     İçmekle zehirden şifa umuyorum.
     Hayatı hayat suyunda, varlığını yokluğunda arıyorum.


     - Karmaşa içinde bir boşluk... Öf­keli ve huysuz parmağımın altında her şey boş. Daha sağlık­lı gıdalara ihtiyacım var.  Çevremdekilerin hepsi yoruyor beni; kendileri, güzellikleri, dedikoduları, aptallıkları...Ah ne korkunç bir şey benim için bu insanların arasında yaşamak! Bana kur yapıyorlar, övgüler yağdırıyorlar,  çev­remde dolaşıyorlar, ağırlıyorlar,  ama hiç kimse giysilerimin altında kanayan bir yara olduğundan kuşkulanmıyor.


     - Boşuna bende yetenekler keşfetmeye çalışıyorsunuz. Kutsal ateş yok bende. . . Ne aleniyeti göze alacak kadar bu­dala, ne de her şeyden vazgeçecek kadar  bilgeyim. Bu yarım ölçülerle iyi bir şey yapılamaz kesinlikle...


     - William Shakespeare kitapları


     - Pierre Corneille kitapları


     - Jean Racine kitapları


     - O uzun yıllar sevinç ve kederle örüldü. Kısa birleşmeleri, sürekli ayrılıklar takip etti.
     Fasılalarla iyi kötü, bizi duruma uymaya zorlayan isa­betsiz tecrübeler yaşadık.
     Bütün iyi niyet ve isteğimize rağmen ne birimiz, ne diğe­rimiz o sonuca varabildik. Bunu gösterecek olayları sırala­mak belki de sıkıcı olacaktı. Olduğundan daha iyi veya daha fena görmek suretiyle mazinin değeri üzerinde kolayca al­danılıyor. Aslındakinden farklı şekilde renklendirilerek o za­manları, yeniden yaşamaya meylediliyor.
     Hayran olunarak hatırası muhafaza edilen bir çehre, ona hayalde atfedildiğinden daha güzel gelir çoğunlukla... Çünkü bir fotoğraf, bazen de hayli kabaca, her şeyi yerli yerine yerleştiriyor. Hatırlandığı sırada hayran olunan bir kır sahnesi gözden düşebiliyor.
     Bu ağaç, bu ev, o manzara...
     Hakikaten o kadar sevdiğim yerler bunlar mıdır?
     O manzaraya, o çehreye duyduğumuz şiddetli hasretin sebebi, idrakimizin daha evvel bir ışık vererek onun etrafın­da bir pırıltı yaratılmış olmasıdır.
     Fener sönünce her şey asıl yüz ifadesini alır.
     Ey,  yokluğunda hiçbir hakikatin belirmediği güneş!
     Nihayet günün birinde, bizi, "O kadar ağladığım, ıstırap çektiğim, demek buymuş, bundan ibaretmiş ha" diye hay­kırmak mecburiyetinde bırakmamak için idrak ne kudretli bir hayatiyete, ne katıksız bir hisse, ne esaslı hakikate sahip olmalı!
     Zaman, büyük bir mihenktir.




1 Ağustos 2017 Salı

Karanlıktan Sonra * Haruki Murakami


     - Şehrin iniltisi, basso continuo olarak sürüp gidiyor. Alçalıp yükselmeyen, monoton, ancak uğursuz bir şeyler meydana geleceğinin habercisi bir inilti bu.


     - Go Away Little Girl - Percy Faith


     - Burt Bacharach - The April Fools


     - More Martin Denny Exotica


     - My Ideal - Art Tatum Ben Webster


     - Alphaville filmi.


     - Sophisticated Lady - Duke Ellington


     - Pet Shop Boys - Jealousy


     - Daryl Hall & John Oates - I Can't Go For That


     - Bıçak Sırtı filmi (Blade Runner)


     - Ivo Pogorelich - Bach - English Suite No. 2 in A minor, BWV 807


     - Curtis Fuller - 'Five Spot After Dark'


     - Aşk Hikayesi filmi (Love Story)


     - Önemsiz, güçsüz biriyim. Ne bilgim yeterli ne de yeterince akıllıyım. Güzel olmadığım gibi, beni seven biri de yok. Sağlam bir benlik inşa etmekten söz ediyorsak, bunu başardığımı sanmıyorum. Kendi dar dünyamda tökezleyip duruyorum işte. Böyle birinin nesine imreniyor ki Eri?
     Senin için bu daha hazırlık aşaması gibi bir şey. Öyle kolayca sonuca ulaşamazsın. Muhtemelen zamana ihtiyacı olanlardansın.


     - Eylem düşüncenin rastlantısal sonucu mudur yoksa eylemin sonucu olarak mı düşünce gelir?


     - Üzerinde durduğumuz zemin var ya, çok sağlammış gibi görünür ama en ufak bir şey olduğunda, pat diye altımızdan kayıp gidebilir. Ve bir kez altımızdan çekilmeyegörsün, işte o zaman sonumuz gelmiş demektir; bir daha eskiye dönemeyiz. Sonrasında, yerin altındaki o karanlık dünyada bir başımıza yaşamaktan başka çaremiz kalmaz.


     - Zamanla, kendi dünyam diyebileceğim bir şeyi yavaş yavaş meydana getirdiğimi düşünüyorum. Ve orada tek başıma olduğumda, biraz rahatlıyorum. Ancak kendime özellikle böyle bir dünya yaratmış olmam, aslında çok hassas ve zayıf bir insan olduğum anlamına gelmez mi zaten? Genel olarak toplumun gözünde benim dünyam cılız, zayıf bir dünyadır. Mukavvadan yapılmış gibi, biraz kuvvetli rüzgar esse, savrulup gidiverecekmiş gibi...


     - Sonny Rollins - SonnyMoon For Two


     - Suga Shikao - Ringo Juice


     - "Benimle sohbet etmek pek ilginç değildir."
     "Daha önce biri böyle mi söyledi yoksa sana? Seninle sohbet etmek hiç ilginç değil diye?"
     Mari başını sallıyor. "Hayır, öyle bir şey olmadı."
     "O halde endişelenecek bir şey de yok."
     "Karanlık bir kişiliğim olduğu söylendi ama" diyor Mari dürüstçe, "birkaç kez..."


     - Burada da yeni bir gün başlamakta. Diğer günlerden farksız bir gün olabilir bu ya da pek çok anlamda hafızalarda iz bırakacak bir gün de olabilir. Ancak hangisi olursa olsun, şu an için yeni gün, herkes için, henüz üzerine hiçbir şey yazılmamış beyaz bir sayfa.