19 Ekim 2017 Perşembe

Mürekkep Balığı * Murathan Mungan



     
GİZLİ JOKER

Blöfle dolu bir hayat
nereye düşse meteor
isabetsiz atışlarda neonlar
erken lunapark

!şans ve sızı!
içine çınlayan küs sayılar

ceketinin kolunda her zaman
gizli bir joker bulunur
bir tur daha
ertesi boşluklar

masadaki dördüncü ya da içimizdeki şeytan
zamanlama seyrek fırsat soğukkan
her şeye yeniden başlamak, gücü
teslim edilmemiş kalbin kapalı kartlarındaki
saklı arzu açık kumar
                                  22 Mayıs 1992
                                       Mart 1995


YABANCI KELİME

ben her dilde yabancı kelime
herkes birbirine sorar:
                bunun anlamı ne?
                                  21 Şubat 1979


SKOR

skor levhası tutuyor elinde
ilişki bile denemezken
bir bakışma ile başlayan
kopuk bir kaç sözcükle ilerleyen
kalay pırıltısındaki bu görüntüye

Görmüştüm bu filmi, ben yokum
Bir ilişki değil, bir görüntü oluşturmak için
Bütün öğrendiklerin
Naklen yayın arabasında geçiyor her sahne
başka gözlere başka gözlere
Bir gözü skorda bütün seyredenlerin
Bak istersen,
Boşuna zaman yitirme benimle
Aradığın ben değilim.
                                 2 Haziran
                                 8 Kasım 1991


AVOKADO

...
yoluna devam etsin, habersiz koymasın bizi
kısaca avokado diye yazsın adını,
aklımızda çağ atlamanın boynu bükük bilgisi
ve içimizde eski türkçe bir keder
kendini tekrar eder kendini tekrar eder
                                   (1991)
                                   3 Ağustos 1993
                                   Mart 1995

Kaçakçı Şahan * Bekir Yıldız


15 Ekim 2017 Pazar

Alef * Jorge Luis Borges



     - Sanırım yapacak bir şeyim olmadan yaşayabiliyorum. İnsanlarla konuşmam ya da bir şey yapmam gerekli değil.


     - "Bütün yenilik, yalnızca unutuştur." Francis Bacon, Denemeler


     - Bir Girit okuyla yaralandım. Günlerce su bulamadan dolaştım durdum, belki de güneşle, susuzluğumla ya da susuzluk korkumla kaç kereler çarpımlanmış bir tek koca gündü. İzleyeceğim yolu, atımın sezgisine bıraktım. Tan ağarırken uzaklıklar piramitlerle, kulelerle tarazlandı. Dayanma gücümü yitirerek, sonsuz ufaklıkta, ışıltılı bir labirent düşledim; ortasında bir su testisi duruyordu; ellerim neredeyse testiye dokunacaktı, gözlerim onu görebiliyordu ne var ki kıvrımları öylesine incelikli ve karmaşıktı ki ona erişmeden öleceğimi bildim.


     - Baş edilmezleşen şu unutuş, belki de bile-isteyeydi; belki de kaçış koşullarım öylesine iticiydi ki onları bir o kadar unutulmaz başka bir günde unutmaya ant içmiştim.


     - Gel gelelim beni sarmalayan huzur öylesine büyüktü ki (ya da yalnızlığım öylesine büyük ve ürkünçtü ki) mağaranın zemininden bana bakan türünün ilki bu mağaralının yolumu gözlediğini sandım.


     - Kimse, bizleri çilekeşler düzeyine indirmeye kalkışmasın. Düşüncenin getirdiğinden daha karmaşık bir tat yoktur, biz de kendimizi bu tada bıraktık.


     - Beni kibirli olmakla suçladıklarını biliyorum ve belki de insanlardan kaçmakla ve belki de delilikle. Bu suçlamalar (vakti gelince cezasını vereceğim bunların) benimle alay etmek için. Evimden hiç çıkmadığım doğru, ama evimin kapılarının (ki sayıları sonsuzdur) gece ve gündüz insanlara ve hayvanlara açık olduğu da doğru. İsteyen girebilir. İçeri giren ne kadın süs püsleri ne de zarif saray adetleriyle karşılaşacak, sadece sessizlik ve yalnızlık bulacak. Ayrıca yeryüzünde bir benzeri daha bulunmayan bir evle karşılaşacak.


     - Kim olduklarını bilmiyorum, ama onlardan biri ölüm anında kehanette bulundu, günün birinde kurtarıcım gelecekmiş. O zamandan beridir yalnızlığım acı vermiyor bana, çünkü biliyorum ki kurtarıcım yaşıyor ve nihayet tozları yarıp karşıma dikilecek. Kulaklarım yeryüzünün bütün gürültülerini seçebilseydi, ayak seslerini duyabilmem gerekirdi. Onun beni daha az dehlizleri ve kapıları olan bir yere götüreceğini umut ediyorum. Kurtarıcım nasıl biri olacak, diye soruyorum kendi kendime. Boğa mı olacak, insan mı? İnsan yüzlü bir boğa mı olacak, belki de? Yoksa benim gibi mi olacak?


     - Othello - William Shakespeare


     - Parerga ve Paralipomena - Arthur Schopenhauer


     - Ben, belki de hiçbir zaman tamamen mutlu olamadım. Ama biliriz ki mutsuzluk yitik cennetler gerektirir.


     - Derken akıl almaz bir olay oldu, önemini ancak şimdi anladığımı sanıyorum. Öfkeyi yudum yudum içtim bitirdim sanıyordum ki, son yudumlarda ağzımda beklenmedik bir tatla karşılaştım, mutluluğun esrarlı ve neredeyse dehşetengiz tadıyla. Çeşitli açıklamaları denedim, ama hiçbiri yeterli olmadı. Şöyle düşündüm: yenilgiden hoşnutum çünkü içten içe suçlu olduğumu biliyorum, beni selamete çıkaracak tek şey var, o da cezalandırılmak. Şöyle düşündüm: Yenilgiden hoşnutum, çünkü bu bir sondur ve ben çok yorgunum.


     - Aynaya bakıyorum kimim ben, birkaç saat sonra, ölümle yüz yüze geldiğimde, nasıl davranacağımı bilmek istiyorum. Tenim korkabilir; ben korkmuyorum.


     - Tutarsızlığın Tutarsızlığı - İbn Rüşd


     - Filozofların Tutarsızlığı - Derviş Gazali


     - Villari, şimdiki zamanda yaşamaya çalışıyordu, ansız ve beklentisiz; anının, beklenti kadar da önemi yoktu gözünde. Bulanık bir bakışla, zamanın hammaddesinin geçmiş olduğunu anladığını sanıyordu; zaman o yüzden hemen geçmişe karışıyordu ya.


     - İlahi Komedya - Dante Alighieri


     - Ama yitik ve isimsiz bir halde dünya yüzünde dolaşıp duruyorlar, rastlaştıklarında birbirlerini tanımıyorlarsa ve seçilmiş olduklarının farkında değillerse, nerede bulacaksın onları?


     - Onu küçültmeye uğraşman boşuna, hayır oklarının en zehirlisi bile onu yaralayamayacak.


     - Odysseia - Homeros


     - Theogonia - İşler ve Günler - Hesiodos


     - Carlo Goldoni kitapları