26 Eylül 2013 Perşembe

İle * Oruç Aruoba

     Uzun zaman sonra yeniden post yazmanın heyecanı içindeyim. Yaz tatili sonrasında anca vakit bulabildim. Bu kitabı çok önceden okumuştum ama yazmak kısmet olmadı, bu aralar baktım ki sürekli bu kitabın içine göz gezdiriyorum, hal böyleyken post yazayım dedim. İyi okumalar.


     gelerek Getiren'lere / giderek Götüren'lere adanmıştır...


     Canım ---
     işte yalnızca bunu yazdım; ne yazacağımı bilmiyorum, düşünmedim de --- öylesine, bu sözcüğü yazdım:-
     Canım.


     Akşam
Bütün bu yazdıklarım belirli bir anlamda, anlamsız --- sen geleceksin, kararını vermiş olacaksın : en azından, umuyorum öyle olur.
     B e n i m   k a r a r ı m d a   b i r   d e ğ i ş i k l i k   y o k.


     O haftayı nasıl geçirdin --- en çok merak ettiğim bu: "Arar mı?" , "Arayacak mı?" , "Niye aramıyor?" , "Hiç aramayacak mı?" ... --- Böyle mi?!...
     "Tahmin edemeyeceğim kadar"...
     Tahmin ede b i l i y o r u m oysa ---


     "Derin ve ağır bir acı çekiyorum."



     "Eski çektirdiğim acılar için üzülmedim, üzülmüyorum --- şimdi acı çektirirsem, üzülürüm."


     Çok yavaş gelişir bende yaşam yönelmeleri --- dinazorlar gibi : gövdesinin ucundan gelen bir sinir uyarısının beynine ulaşması birkaç saniye süren... Benimkiler daha da uzun --- yıllar sürüyor!


     O ta önceki yerleşik acı artık katılaştı, kalıcı bir ur haline geldi : onunla da birlikte yaşamayı, ona da katlanmayı öğrenirim herhalde --- olmazsa da, olmaz, zaten!...


     - Elden çıkarmak istemediğin gerçekler vardı, herhalde : bir yarım - yamalak felsefecinin hayali olmak ise, istemedin. Oysa, onun, yaşamında bir kez olsun gerçekleştirdiği, gerçek hale getirebildiği tek hayali olabilirdin --- hatta, sanıyorum, b u n u  istiyordun da... 


     işte, ben hala v a r ı m; bütün acıları ölçüp biçip tartarak --- sense, kayan bir yıldız gibi hızla uzaklaşıyor; son anda da dönüp bir göz kırpıyorsun, yalnızca...


     seni, s e n  olarak, özlüyorum...


     "Her insan bir uçurumdur. Başını döndürür kişinin, gidip aşağı bakınca." GEORG BÜCHNER- Woyzeck


     " Elele yürümek --- bunu yapabilecek miyiz? diye sormak istemiştim sana:-
     Herhalde --- galiba Kemal Demirel'den yıllar önce işittiğim belki onun kendi sözü olan --- o sözü anımsamıştım: Sevgi, iki insanın birbirlerinin yüzlerine bakmaları değil, birlikte aynı yöne bakmalarıdır.

     Ve tabii, 'yürümek' --- bu konuda kafamı nasıl bozmuş olduğumu biliyorsun : y ü r ü m e --- b i r l i k t e yürüme... --- Daha ulu birşey bilmiyorum. --- Sevişmek bile, bütün yakınlığıyla, yüceliğiyle, güzelliğiyle; ama, patlayan ve sönen tutkusuyla, heyecanıyla, doyumuyla, birlikte yürümekten daha üstün değil --- hele, bir de, birlikte gidilecek bir yer (bir amaç, bir erek) varsa...
Yürüyüş ---
Ne kavram ama!...


     "Beni alıp huzuru bilen güneşin en güzel batışını seyretmeye götür buralardan... --- Beni alıp güneşe götür ki son bir kez daha yanayım..."

     Ben, yalnızca, seni; sen, yalnızca, beni
     --- herşeyinle herşeyi yapabileceğin tek bir --- bir, tek, o --- kişi...




     "Birbirinden en ayrı gemilerde bile bizim için yol aynı olurdu, nehirden yukarı --- çünkü bizi aynı kaynak bekliyor." R.M.Rilke Lou von A-Salomé, Lebensrückblick


     Bak --- bir rastlantı değilsin sen : şu garip yaşamımın ulaşmak zorunda olduğu bir noktasın ( ---artık 'noktaydın', mı, demeli?...)

     Biliyorum ki bütünüyle sana yönelmişti yaşamım; belki, gerçekleştirilebilirlik 'derecesi'nden hep kuşkulanarak, ama, bütünlüğünden ---bütün olması gerektiğinden --- emin olarak --- kendi bütünlüğümü ortaya koyarak; senden de kendi bütünlüğünü isteyerek...


     Senin, sahici, içten sesini, kulağıma birşeyler fısıldarken işitmek, ---


     Öyle konuşuyorduk sen ile ben, o dille --- öylesine yakın olurduk ki, bazen, garip bir duygu duyardım : akıllarımız öpüşüyormuş; zihinlerimiz sevişiyormuş gibi --- birbirlerinin içine girmiş, orada buldukları yollarda elele yürüyorlarmış gibi...
'İlişki' denilen şeyden başka ne bekleyebilirdik ki?...


     Korkma
     geçeceğiz yalın çirkinliğinden
     ölçülü mezarların, büyük bir yolun kestiği yerde
     ve bütün insanların ufak ufak ölü olduğu
     O zaman yavaşça öpeceksin beni
          Laleler ve Bacalar - E. E. CUMMİNGS


     " Bir tek senin varlığın, beni yaşatan" dedim --- bu nasıl olabilirdi ki---

     Senin dünyana hiç ulaşamayacaktım : senin dünyanı oluşuran bakış, benim bakışım olmamıştı hiç, senin yaşadıklarını ben hiç yaşamamıştım --- seyirciydim yalnızca senin dünyan karşısında.
     Bu acı verdi bana.
     Ancak bir kez çıkıp inmiştim o yokuşu senin ile birlikte --- onu ne çok kez birlikte çıkıp inmemiş olduğumuzu görmekten başka birşey de veremezdi artık bana: Senin yokuşun, benim yokuşum olmamıştı --- " Çok geç" düşüncesi belirdi kafamda ---


     En uç durumu düşün : sen ile ben, hiç 'birarada' olmadan da 'birlikte' olabiliriz --- ben, tek başıma bir şey yaparken seni düşünerek yapıyorsam, yaptığımı; sen de, tek başına bir şey yaparken beni düşünerek yapıyorsan, yaptığını, birlikteyizdir.
Bu bir avuntu mu?


     Ne
     demektir dokunmak
     ya da Ne yapar bir el
     senin saçınla
     benim hayalimde
           E. E. CUMMİNGS


     sen, bana, kendi ilkemi anımsattın (bazı şeyleri (belki, her bir şeyi) yaşayıp bitirmek gerekir; yoksa, yaşanıp durdukça, bayatlarlar.); bense, "S.çayım ilkemin içine --- ben seni seviyorum." dedim.


    Y O K K E N --- OYSA Kİ :
    V A R S I N...
     --- Bunun ne demek olduğunu da   h i ç   anlamış değilim ---
     ama biliyorum ki, h e p,
     öyle...



     --- Bugün, şimdi, yalnızca ben biliyorum; ben de öldüğümde de, artık, kimse bilmeyecek...