Bir saatten daha kısa bir sürede okudum sanırım bu şiir kitabını. Bir kaç saat önce nette gezinirken, içinden bir şiire rastladım ve neymiş kiminmiş diye araştırırken en son e-book'unu satın alarak okumaya başladım. Bunların hepsi bir saat gibi bir süre içinde oldu sanırım, tabi ki kitapta yine altını çizdiğim kısımlar oldu.
Aslında bu blogu açma nedenlerimden biri hem bu kitaplardaki beğendiğim kısımların toplu bir biçimde bulunmasını istemem, hem de ilerleyen yıllarda aynı kısımları incelediğimde, hissedeceğim duyguları merak ediyor olmamdı.
Gelelim kitabın etkileyici kısımlarına; (Şiirleri başlıklarıyla beraber yazıyorum lakin şiirin kısımları sadece benim beğendiğim dizelerdir. Bu kısımları beğenen olursa, şiirin tam halini, başlıklardan bulabilirler.)
YALNIZ BİR OPERA
...
Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak.
Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır.
...
Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
kulak verdiğimiz saat tik takları
kaplar tekin olmayan göğünüzü
geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
bakınıp dururken duvarlara
boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi.
...
yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
ve kazanmış görünürken derinliğimizi
...
denemeseniz de bilirsiniz
hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar
...
gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.
...
Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Aşk yalnız bir operadır, biliyordum.
...
ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
panayır yerleri...panayır yerleri...
ölü kelebekler...ölü kelebekler...
sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
Adım onların adının yanına yazılmasın diye
acı çekecek yerlerimi yok etmeden
acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
...
ALABALIK VE SİYAM BALIĞI
... yeryüzünde en eski şey su
tufandan önceki suyla
tufandan sonraki bile aynı değildir
...
KADIRGA
...
dışı korsan, içi iç denizlerde yaşayan çocuklardık
...
ÖĞLE SAATİ
Dökülen yemişlerin sessizliği
Güz aydınlığı
Uzakta bir çıkrık öğleyi böler ikiye
Renkler kendini dener otla, kabukla, bulutla
değiştirir gömleğini arklardan gelen sular
uykusu yarım kalmış tenha kuyularda
eteklerinde ufkun çizgisi
geçen yıldan bu yana ne kadar uzadığını
ölçer kır
birbirlerinin gölgesinde uzayıp büyüyen
ağaçların dinginliğini çepeçevre kuşatır öğle saatini
su uyur, yelkovan durur
çocukluğumda yağan bir karın adı olur ansızın
ansızın bir kuş sürüsü gürültüsünü çizer güze
Dünyanın almadığı saatlerdir
Hiçbir şey benzemez başka bir şeye
Kimse kimseye bir şey yapamaz sanki
İyilik de kötülük de masumdur her şeyden
Belki yalnızca yüzümüze doğru ağır ağır açılan
uyku sonrası bir bakış
iyi gelir bize
Belki o zaman.
...
YAZ BİTTİ
yaz bittiği her yerde söylenir
söylenmeyen şeyler kalır geriye
ve sonra hiçbir şey olmamış gibi
ağır, usul bir hazırlık başlar
uykuya benzer yeni bir mevsime
orda burda, ev içlerinde, kır kahvelerinde, deniz kenarlarında
incelen yazın akşam esintilerinde
zaman usulca sıyrılır aramızdan
ta içimizde duyarız gelecek günlerin geçmişini
başka ne gelir elimizden
büyük bir uzaklığa gülümseyerek
geçiştiririz
ıskaladığımız şeyleri
yatıştırıcı rüzgarlar
dışa vurur içimizdeki lodosu, poyrazı, gün batımlarını
saklar bizi
gözlerimizdeki hüzne "dinginlik" adını verir
"seni iyi gördüm." diyenler
biz de iyi hissederiz kendimizi
elimizden başka ne gelir ki
...
e-book'unu paylaşmanız mümkün mü?
YanıtlaSilÜzgünüm, okuduğum kitapları siliyorum.
Sil