30 Temmuz 2017 Pazar

Mercier İle Camier * Samuel Beckett

   


     - Yola koyulmamız için illa kırbaçlamaları mı lazım bizi? dedi Mercier.


     - Homeros - İlyada


     - Çocuklar zina döküntüleridir, derdim onlara.


     - Tanrı’ya ne yaptık biz? dedi Mercier
Reddettik onu, dedi Camier.
Onun bu kadar kinci olduğuna inandıramazsın beni, dedi Mercier.


     - Her şey boş inanış, bazı günler, bazı birleşmeler hariç.


     - Yan yana bile olsak, dedi Mercier, şimdiki gibi kol kola, el ele, bacaklar tek ses, her an öylesine çok şey olup biter ki, kocaman bir kitap, senin ve benim kitabım, içeremez onca şeyi. Bu nedenle hiçbir şeyin olup bitmediğini, hiçbir şeyin yapılamayacağı ve hiçbir şeyin söylenemeyeceğini duyumsuyoruz mutlulukla. Çünkü insan sonunda itfaiyecinin hortumundan susuzluğunu gidermekten ve kendisine kalan birkaç mumun havanın ısısında birbiri ardından eridiğini görmekten yorulur. O zaman kendini sonsuza değin karanlık ve susuzluğa adar. Daha az yıpratıcıdır böylesi.


     - İşte böyle. Neler geçtiğini az çok kavramak biraz zaman alıyor. Tek özür bu, kuşkusuz en iyisi de. Burada, ciddi ciddi, insanı yeniden yaşamaya, yeniden kalkmaya, giyinip kuşanmaya (çok önemli bu), beslenmeye, dışkılamaya, soyunmaya, yatmaya ve art arda sıralaması can sıkacak, evet, fazlasıyla can sıkacak şeyleri yapmaya iten yeterli bir kışkırtıcılık var. Bu koşullarda ilginizi yitirmek tehlikesi yok. Belleğinizi belli bir düzeye gelene, bir hâzineye dönüşene kadar geliştirir, kendi yeraltınızda (mumsuz) dolaşır, birçok yere yeniden döner, eski gürültüleri anımsarsınız, (çok önemli bu), sonunda hepsini ezberleyene kadar, kafanızı, burnunuzu, kulaklarınızı ve öteki parçalarınızı hangi kalıntılara sunacağınızı bilemeyene kadar sürer bu; hepsi de son derece güzel kokar. Hangi eski şarkıyı dinlesek. Ah güzelim mezarötesi! Bunların hepsi başınıza gelebilir! Bu şeyler! Bu serüvenler! Bunca şeyden yakanızı sıyırdığınızı sanırsınız, sonra güzel bir gün, bam! tam gözünüzün içine. Ya da götünüze, ya da taşaklarınıza, ya da amınıza; hedefler eksik değil, özellikle de belin aşağısında. Bir de cesetlerin sıkıldığını söylerler. Yorucudur bu, kuşkusuz, insanın tüm zamanını alır, ruhu yumuşatmak için vakit kalmamıştır, ama her şeye sahip olamayız. Beden paramparçadır, us iyice duyarlılaşmıştır ve yaşamın asal ilkesi (masumluk günlerindeki gibi), midemizdedir, evet, bu bir gerçektir, sonsuzluk için zaman kalmamıştır. Ama dağıtması pek güç bir sıkıntı da vardır, geceyi beklemek öğüt getirecektir, çünkü her gece bu niteliği taşımaz. Aylarca sürebilir bu, ikisi arası bir şeydir, pişmanlıkların uzun, sıkıcı, tatsız bir karmaşasıdır, ölüdür ve ölmeyen şeylerle gömülmüştür, binlerce kez yaşadım bunu, eski şaka artık eğlendirmez olmuştur, gülümsenemez gülümseme binlerce kez gülümsenmiştir. Sondur, sonun öncesidir ve yatıştırıcılar tükenmiştir. Neyse ki sürmez sonsuza kadar, genelde birkaç ay, birkaç yıl sürer yalnızca, kimi sıcak ülkelerde ani sonlara bile rastlanmıştır. Sonra, zorunlu değildir kesintisizlik, dinlencelerde biçimsel kısıtlamalara gidilmemiştir, hayır, bazıları sürdükleri kadar, geçerli olduklarınca, berbat bir duruma düşmedikçe, gerçek bir yaşam yanılsaması bile verebilir. Sonra güzel renkler de vardır, solgun yeşiller ve sarılar, belirsizlik içinde kalalım, renkler daha da soluklaşır, ama bu, sizi daha bir çarpmak içindir, hiç sönmeyecekler mi, evet, sönecekler. Ya sonrası? Hepsi bu olacak, teşekkürler. Hesap.


     - Biri doğacak, dedi Watt, biri doğdu bizden, hiçbir şeye sahip olmadığı için sahip olduğu hiçbir şeyin kendisine bırakılması dışında hiçbir şey arzulamayacak olan biri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder