- Maalesef bir ilişkim yok.
- Ama yüzün öyle karanlık ki!
- Karanlık demekle ne demek istiyorsun?
- Böyle acı çekmen hiç doğru değil. Hiçbir şeyi o kadar çok isteme. Hiçbir şeyi beklemeyeceksin. Bu çok önemli. Kişi hiçbir şeyi beklememeli.
- "Bir şey beklememeli" mi dedin? Bir şey beklediğimi kim söyledi?
- Hepimiz bekleriz. Bir şey bekleriz! Mesela ben. Ben hayatım boyunca sanki tren istasyonunda bekler gibiydim. Bütün bu zaman boyunca sanki yaşadığım hayat gerçek değil de bir tür bekleyişti. Peki sana da öyle gelmez mi?
- Bunu demek istiyorsan evet. Ama ben senin bu tür sorunlarla ilgilendiğini hiç düşünmemiştim.
- İlgileniyorum. Kesinlikle ilgileniyorum. Maalesef! Bazen kafamdan en olmadık düşünceler geçiyor. Evet demek istediğim mesela şu cüce. Şu lanet cüce! Nietzsche'nin söz ettiği cüce. Zerdüşt'ü bayıltan cüce.
- Hayat standardına gelince bir zamanlar bilge bir kişi "gerekli olmayan şey günahtır." demişti. Ve eğer bu doğruysa uygarlığımız baştan aşağıya günah üzerine kurulmuş demektir.
- İyi de neden konuşup duruyorum? Konuşmayı bırakıp bir şey yapmayı göze alacak hiç olmazsa bir kişi çıksaydı. Ya da deneyecek biri.
Oh, sevgili Tanrım!
Neden her şeyin tam tersini yapıyoruz?
Her zaman!
Bir erkeği sevmiştim başkasıyla evlendim.
Sanırım şimdi anlıyorum.
Hiç kimseye bağımlı olmak istemiyoruz.
İki insan birbirini sevince eşit sevmiyorlar.
Biri daha güçlü diğeri zayıf oluyor.
Ve zayıf olanı düşünmeden seviyor.
Hesapsızca.
Bir rüyadan uyanmış gibiyim.
Sanki başka bir hayatı artık geride bıraktım.
Nedendir bilmem her zaman direndim.
Bir şeylerle savaştım.
Kendimi savundum.
Sanki içimde başka bir ben vardı.
Bana "kendini bırakma" diyordu.
Kendini hiçbir şeye teslim etme.
Yoksa ölürsün.
Yüce Tanrım ne kadar da aptalız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder