27 Ağustos 2017 Pazar

Lüsyen * Can Dündar



     - Hürriyet!
     Bardak dolusu içtiğim tehlikeli şarap...
     Şarap ne kadar kıymetli olursa olsun, kadehin dibinde bir tortu bırakır. Bu tortuyu karıştırmaktan sakın-mak lazım geldiğini anlayamayacak kadar gençtim.
     Daha tecrübeli olsaydım, icabına göre, bu içkiyi daha ihtiyatla içerdim. Şeffaf bir billura adeta dinî bir heyecanla boşaltır, uzun uzun parıltısına dalar, aşkla dudaklarıma götürmeden evvel güzel ıtrını doya doya koklardım.
     Bambaşka hareket ettim.
     Hakkımda hüküm vermeye kendini ehil sanan eski kafalıların fikrince kendimi serbestliğin havasına gözü kapalı kapıp koyuveriyor yahut fenalığın cazibesine yeniliyordum.
     Kendi halime bırakılmıştım.
     Hareket tarzımda serbest, her türlü baskı ve kontrolden kurtulmuş durumdaydım.


     - Bir vakitler yurtdışında içkiyi  fazla kaçırıp dağıttığında­ yanındaki  bir zat kendisine "Siz diplomatsınız, büyük adamsınız, şairsiniz. Bu yaptıklarınız yakışmaz," dediğin­de ne cevap vermişti:
     "Ben şu an bu saydıklarınızın hiçbiri değilim."
     "Ya nesiniz?"
     "Ben burada sadece sarhoşum."
     Evde de öyleydi işte.
     Bütün unvanlarından soyunmuş bir demkeş...


     - Hamid, bir sarhoşluk anında içkisini bir başka bağım­lılıkla açıkladı:
     "Ben her içişimde bir kadınla sevişirdim. Hayatımda yüz elli kadın sevdim. Tek kadınla yetinmem mümkün değildi" dedi ve sarhoşluğun cüretiyle ekledi:
     "Zaten içmesem evlenemezdim ki... Seninle evlenme­ye de yine böyle bir içki aleminden sonra karar vermedim mi?"


     - Her şey geçer, her şey şu veya bu şekilde yoluna konur... Ümidini kaybedenler fena askerlerdir, sabret, bekle...


     - Victor Hugo kitapları


     - Kadın eti her zaman lezizdir... fakat hazmı güç...


     - Yola çıkışların karışıklığından, tedirginliğinden hem nef­ret eder hem de buna bayılırdı.
     Gitmek, ona göre başka yerde olmak demekti. Bu başka yer ister evvelkinden iyi, ister daha beter olsun, önemi yoktu.
     "Başka" olsun da...
     Mühim olan, yenilikti...
     Evvelce görülmemiş şeylere açılmış kapı, harikalı yarın; onun gayet hoş ve derin bir surette söylediği gibi, var olma­dığı ve olamayacağı için büyük bir cazibe taşıyan yarın...Ebedi bakirliğin alameti olan hadise...


     - "Ben Makber ile Hacle'yi aynı zamanda, aynı odada, aynı masanın iki başında yazdım. Biri matemin şiiridir; öteki neş'enin..."
     Çelişkiyi, mahcup olunacak bir zaaf gibi değil, iftihar edilecek bir ganimet gibi taşıyordu ruhunda...
     Aynı masanın iki ucunda, bir hüznün bir neşenin mürekkebine dalıp çıkan kalemi, bu ikisinin  yoğrulduğu ruhunun mahsulüydü.


     - "Sevilenler katiyen kaybedilmez. Kayboldu sanılır sadece... Sevginin ebedi olduğunu bilmez misin? Mademki sefirlikten azledilmiş bulunuyorum, gönlünde seninkilerin sefiri olurum. Ba­ban, annen olurum, kardeşlerin, evin, bahçen olurum..."


     - "Yeter artık bu gözyaşları! Sen sevinç için yaratılmış­sın. Senin özün de bahardır, hikmetin de... Berrak gökyüzünden sağanak da geçer ama çok sürmez, sürmemeli..."


     - Kendisinden yüz çeviren mazisini gömüp kendisini çağıran istikbaline koştu.


     - Aslında bu andan itibaren şimdi olduğum kimse olmaya başlıyordum. Evvelki kimliğime bir yabancıya bakar gibi merakla bakıyor, evvelki ve sonraki varlıklarımın iki kız kar­deş oluşuna şaşıyordum.
     "İki kız kardeş" mi dedim? 
     "Bir olan iki varlık..."


     - Dorian Gray'in Portresi - Oscar Wilde


     - "Baştan çıkma ve azdırılma duygusundan kurtulmak için tek çıkar yol, ona boyun eğmektir."


     - Artık hayat için yetişir bunca infial,
     Dinlenmek isterim ki taab-dar-i mihnetim.
     Artık tehi vucut, tehi dil, tehi hayal,
     Dünyada şimdi ben dahi bir fazla sikletim. 

     (Artık hayat için yetişir bunca tutku ve güceniklik/ Dinlenmek isterim ki, mihnetten yorgunum./ Artık vücudum boş, gönlüm boş, hayalim boş,/ Dünyada şimdi ben de bir  fazla ağırlığım.)


     - Othello - William Shakespeare


     - Gitmek biraz ölmektir, geride bıraktıklarının nazarında ölü sayılmak...


     - Hakikaten iki şahsım ben i'tikadımca
     Biri hemşire mübeşşer, biri mükedderdir.

     (Gerçekten iki kişiyim ben inancımca/ Biri her zaman müjdeyle sevinen, biri kederli.)


     - "Sen asla kendinde bir başkasının gölgesine tahammül edemeyecek insansın."


     - "Aşk mı? Yolumuza dikilen bin engelden biri... Ya aşmak, ya civardan dolaşmak veya tahrip etmek lazım; veyahut da huzurunda kalmak ve yok olmak."


     - "Istırap, bir meyvedir; yediğiniz nispette yaşamış olacaksınız!"


     - "Men sabere zafere..."
     (Kim sabrederse zafere ulaşmıştır.)


     - Victor Hugo - Gülen Adam


     - Shakespeare - Othello


     - Dante Alighieri - İlahi Komedya


     - Bir devrin kapandığını, bir yenisinin açılmakta olduğunu görüyordu.
     Lakin ne kapananın yasını tutuyor, ne açılana dahil oluyordu.


     - Yüz kişiyle birlikte olsam da kendimi yalnız hissediyorum ve düşünüyorum:
     O burada olsa daha yalnız kalacağım.


     - Bana ahlak dersi verecek ve alkolün zararlarını sayıp dökeceğine kendin gel.
     Bilmediğin bir şey var:
     İçmekle zehirden şifa umuyorum.
     Hayatı hayat suyunda, varlığını yokluğunda arıyorum.


     - Karmaşa içinde bir boşluk... Öf­keli ve huysuz parmağımın altında her şey boş. Daha sağlık­lı gıdalara ihtiyacım var.  Çevremdekilerin hepsi yoruyor beni; kendileri, güzellikleri, dedikoduları, aptallıkları...Ah ne korkunç bir şey benim için bu insanların arasında yaşamak! Bana kur yapıyorlar, övgüler yağdırıyorlar,  çev­remde dolaşıyorlar, ağırlıyorlar,  ama hiç kimse giysilerimin altında kanayan bir yara olduğundan kuşkulanmıyor.


     - Boşuna bende yetenekler keşfetmeye çalışıyorsunuz. Kutsal ateş yok bende. . . Ne aleniyeti göze alacak kadar bu­dala, ne de her şeyden vazgeçecek kadar  bilgeyim. Bu yarım ölçülerle iyi bir şey yapılamaz kesinlikle...


     - William Shakespeare kitapları


     - Pierre Corneille kitapları


     - Jean Racine kitapları


     - O uzun yıllar sevinç ve kederle örüldü. Kısa birleşmeleri, sürekli ayrılıklar takip etti.
     Fasılalarla iyi kötü, bizi duruma uymaya zorlayan isa­betsiz tecrübeler yaşadık.
     Bütün iyi niyet ve isteğimize rağmen ne birimiz, ne diğe­rimiz o sonuca varabildik. Bunu gösterecek olayları sırala­mak belki de sıkıcı olacaktı. Olduğundan daha iyi veya daha fena görmek suretiyle mazinin değeri üzerinde kolayca al­danılıyor. Aslındakinden farklı şekilde renklendirilerek o za­manları, yeniden yaşamaya meylediliyor.
     Hayran olunarak hatırası muhafaza edilen bir çehre, ona hayalde atfedildiğinden daha güzel gelir çoğunlukla... Çünkü bir fotoğraf, bazen de hayli kabaca, her şeyi yerli yerine yerleştiriyor. Hatırlandığı sırada hayran olunan bir kır sahnesi gözden düşebiliyor.
     Bu ağaç, bu ev, o manzara...
     Hakikaten o kadar sevdiğim yerler bunlar mıdır?
     O manzaraya, o çehreye duyduğumuz şiddetli hasretin sebebi, idrakimizin daha evvel bir ışık vererek onun etrafın­da bir pırıltı yaratılmış olmasıdır.
     Fener sönünce her şey asıl yüz ifadesini alır.
     Ey,  yokluğunda hiçbir hakikatin belirmediği güneş!
     Nihayet günün birinde, bizi, "O kadar ağladığım, ıstırap çektiğim, demek buymuş, bundan ibaretmiş ha" diye hay­kırmak mecburiyetinde bırakmamak için idrak ne kudretli bir hayatiyete, ne katıksız bir hisse, ne esaslı hakikate sahip olmalı!
     Zaman, büyük bir mihenktir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder