22 Ocak 2017 Pazar

Kalbin Yardımcı Fiilleri * Peter Esterhazy



     - Konuşmuyorum ama susmuyorum da; buna rağmen bu başka bir şey.

     - Dehşet duyuyorum, buna rağmen iyiyim: akıp giden zaman acı vermiyor.

     - Yalnız bende gereğinden fazla kişisellik var -nev'i şahsına münhasır "metin bozulması"yım.

     - İçimde acı yok, sadece yorgunluk, büyüyen sessizlik ve artan dehşet. Yarıklar; bunlara artık acı adını verebiliriz. Her zamanki gibi: kötü sorular karşısında susuyorum. Ne halde olduğumu tam dillendirmiyorum.

     - Üzgün değilim. Neşeli de değilim. Keyifsizim. Sadece acı kaldı; yine de. Hep aynı acı, hep aynı korku... ne azalıyor, ne çoğalıyor... böylece de ne kolaylaşıyor, ne zorlaşıyor.

     - Oğlum, ben bu ülkede korkuyorum. Belki başka ülkelerde de korkarım ama, ben şimdi tam burada korkuyorum. Çok değil, az. Güya korkunun ölçüsü olmazmış. Ama var; bu konuda bir şey de okudum. Zaten aslına bakarsan korkunun azlığı sonradan çıkar meydana: yani az olduğu. O zaman da buna sevinmek gülünç olur artık. Ama en azından korkunç.

     - Çünkü başımdan neler geçmekte olduğunu daima biliyordum. Eğer hiçbir şey geçmezse o da kabulümdü. Ama şimdi... Sanki kendi elimi bağlamışım... Önümdeki her şey kapanıveriyor, hani o akşam çiçekleri gibi, nevruzotu mudur nedir ve de özgür değilim, yazdığım istediğim değil elimden gelen, cümlenin izin verdiği. Örneğin bazen cümleyi geçmiş zaman haline getirsem ya da çoğul yapsam o da işe yarıyor. İnanılır gibi değil.

     - KAYIĞIN GÜVENİLİR OLDUĞUNU KİM GARANTİ EDİYOR?

     - "Sevgili Beatriz Elena, bu harikulade, sizin gözlerinizde ebediyet var, krallara özgü bu, siz her şeye kadir olacaksınız, göreceksiniz evladım, sizin hayatınız baştan başa sevinç dolu geçecek, şimdi henüz birçok şeyi bilmiyorsunuz, özgüveniniz bundan kaynaklanıyor, bunu da görüyorum ama olsun, siz Beatriz, yavrum, özgür, harika varlık... siz... siz evladım ışıldıyorsunuz! Ne kadar çekici ve cüretkar" ağlamaya başladı, "Ah Viterbo Küçükhanım, ne kadar isterdim, iki, hiç değilse iki hayatım olsaydı, o zaman birini size adayabilirdim, sizin olurdu, zira şimdi böyle değil, ben sizin değilim, siz de benim değilsiniz, tamam tamam, korkutmak istemiyorum, iki hayatımın birisiyle her zaman ve münhasıran sizin yanınızda olurdum... sizden öğrenirdim, hücrelerinizden öğrenirdim, gözlerinize, saçlarınıza bakardım... biliyorum, Viterbo Küçükhanım, sizin hayattan hiçbir beklentiniz olmadığını biliyorum, ben bekliyorum, sizi bekliyorum... ama siz beklemiyorsunuz... bağış istemez... çünkü siz küçükhanım, siz hayatın kendisisiniz!"

     - MEŞGUL OLDUM, ARADA HİKAYE DE BENİ SÜREKLİ MEŞGUL ETTİ. YAZI BAŞTAN SANDIĞIM GİBİ OLMADI, HAYATIMIN ARTIK KAPANMIŞ BİR DÖNEMİNİ ANIMSAMA DEĞİL, SÜREKLİ HATIRLAMA OLDU, MESAFELİ OLDUKLARINI SADECE İDDİA ETMEKLE KALAN CÜMLELER BİÇİMİNDE, ŞİMDİ BİLE HALA GECELERİ BAZEN SIÇRAYARAK UYANIYORUM, İÇİMDEN BİR ŞEY HAFİFCE DÜRTÜYOR UYANDIRMAK İÇİN, BEN İSE DUYDUĞUM DEHŞETTEN NEFESİMİ TUTARAK, HER BİR DAKİKA GEÇTİKÇE CANLI CANLI ÇÜRÜDÜĞÜMÜ DUYUMSUYORUM, KARANLIKTA HAVA ÖYLESİNE HAREKETSİZ, HER NESNE SANKİ DENGESİNİ VE SAĞLAM TEMELİNİ YİTİRMİŞ GİBİ. BİR SÜRE SALLANIYOR, ÇIT ÇIKARMADAN, SONRA AĞIRLIK NOKTASINI DA KAYBEDİYOR VE DEVRİLİYOR, ÜSTÜME YIKILIYOR, BOĞUYOR. BÖYLESİ KORKU FIRTINALARINDA İNSAN MIKNATIS OLUYOR ADETA, KOKUŞAN LEŞ GİBİ, VE SIRADAN GÜNLERİNDE, HİSLERİNİN ÖZGÜRCE OYNAŞTIĞI ZAMANLARDA OLDUĞUNDAN FARKLI HAREKET EDİYOR: KAYITSIZ NESNEL DEHŞET BASIYOR ÜSTÜNE İSTER İSTEMEZ.

     - İLHAMI DİZGİNLEMENİN, GİTTİĞİM YOLDA BİR AN DURAKLAMANIN ZAMANI GELDİ, İNSANIN BİR KADININ VAJİNASINA BAKARKEN YAPTIĞI GİBİ; ALINAN MESAFEYE GERİYE DOĞRU ŞÖYLE BİR BAKMAK YERİNDE OLUR, SONRA DİNLENMİŞ UZUVLARA FIRLAMAK VE ENGEBESİZ YOLA KOYULMAK.

     - ERKEKLER GİBİ YAŞAMAYA KARAR VERDİM, BAĞIMSIZ, SAĞLAM, RÜZGAR NASIL ESERSE AMA BUNA ÖZEL BİR ÖNEM ATFETMEDEN. HAYATIN BÜTÜN HEDİYELERİNİ, GÜZELLİKLERİNİ YA DA KÖTÜ ŞAKALARINI BUNLAR BENİM HAKKIMDIR DİYEREK KABUL EDECEĞİM. HAYATIMIN HANIMEFENDİSİ, BAŞROL OYUNCUSU, AKTRİSTİ OLACAĞIM, BUNA KARAR VERDİM.

     - Sonra zayıfladım, öylesine, eğlence olsun diye, çünkü hala birkaç kilo fazlalık vardı üstümde ama ben bunu seviyordum; biliyordum hoşlandıklarını, sevdiklerini, herhalde onun için. On gün boyunca saunalara girdim, jimnastik yaptım, günde beş altı katı yumurta yedim... Pantolonların üstümden düşmesinden büyük gurur duyuyordum.
     Ondan sonra birden fark ettim ki, örneğin tramvayda yeni güzelliğimi görsünler diye erkekleri cesaretlendiriyorum, yüzümü okşamaya korkmasınlar, tombul yanaklar kayboldu ama "kraliçe endamlı omuzlar" hala yerinde, hele sırtın biraz yağlanmış olmasından suçlu bir tavırla söz etmezsek, vesaire vesaire, içimden kendim için pazarlık edip durdum ve durmadan artırdım fiyatımı...

     - Yani ne diyeyim bilseydi onu sevdiğim zaman ne kadar çok sevdiğimi.

     - En çok yalnız uyuduğum için seviniyorum. Sert yatağıma tek başıma yatıyorum, elimi ensemin altına koyuyorum ve seni düşünüyorum evladım.

     - Bıkkın değil ama en ufak bir heyecan belirtisi de olmadan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder